Yazar, Şair, Romancı Hülya Çelik Okuma Hevesiyle ve Onun Verdiği Heyecanla Bugün 6 Roman 2 Şiir Kitabının Sahibi.. 1.200 şiir 3 Öykü 4 Roman Dosyasının Sahibi..

Hülya Çelik kendi memleketi olan Mersin'de doğdu. Ailesindeki Yedi kardeşten biri. Karaduvar ilköğretim okulunda ilköğrenimini tamamladı. O yaşlarda okumanın kavramını çözen yazar okuduğu her şeyin ona çok heyecan verici olduğunu söylüyor. İlköğretim sonrasında Mersin ortaokulundan mezun oldu. O yaşlarda okumaya çok hevesli olan Çelik yollarda gördüğü gazete parçalarını alıp okumanın memnuniyetini yaşamış. İlerleyen zaman içerisinde tıp ve bitki konulu kitaplar yerli yabancı romanlar okumaya başlamış. Kendi döneminde kızlar küçük yaşta evlendirildiğinden yazarımızda onlardan biri olmuş. Hülya Çekik’in evliliğinden iki erkek bir kız olarak 3 çocuk annesi... İlerleyen yıllar içinde açık liseye dışarıdan kaydolarak lise öğrenimine başlamış. Lakin kızının hastalığından dolayı liseyi yarıda bırakarak kızını kaybetmiş. Yazar bu süreci çok kötü geçirdiğini ifade ediyor. Daha önce yazdığı şiirler şarkı sözleri ve hikâyelerini bilgisayara geçirmeye başlamış. Hülya Çelik’in şu anda arşivinde birikmiş 1.200 şiir 3 öykü 4 adet roman dosyası mevcut. Bugüne kadar yayımlanmış iki şiir 6 roman kitabın yazarı. Kitaplarını çok sevdiğini onların kendi çocuklarım gibi olduğunu belirtmekten övünç duyduğunu her fırsatta dile getiriyor.

Kitapları:

Ateşin Gölgesinde; Zahide ve İzzet’in mutluluk ve başarılarla sorunsuz yürüyen evlilikleri üzerine bir kara bulut gibi çöken Nazan’ın entrikalarını nefes nefese okunuyor. Ateşin Gölgesinde aşırı hırsın nelere mal olduğu, bir insanı nasıl bir canavara dönüştürdüğü anlatılıyor.

Seni Beklerken: Yoksulluk ve şansızlığa rağmen direnen bir ailenin mücadelesi konu ediliyor. İtalya’ya giden Yusuf’un Rozayla tanışması ile başlayan aşk Romeo ve Juliet’in aşkını bile aratmayacak değerde..

Güneş İçimde Uyur: Kızını garson bir gence yakıştırmayan Bakan, Narin’i önce Kıbrıs’a sonra İngiltere’ye sürgün eder. İrem ile Ali bir kaza sonucu tanışır, birbirlerine aşık olurlar. Eylem kurduğu kumpasla, ablası İrem’i Ali’den ayırmayı başarır.

Eylül’ün Sarısı: Yalın, süssüz, duru ve bir o kadarda imge yüklü dizeler, şairin bahçesinde yeşeren tutsak ve baş kaldıran buz mavisi bakışlarında anlam buluyor. Kitaptaki şiirler yer yer umutlarımıza ya da yüreğimizi acıtan, burkan ve birazcık ta kanatan düşler ve yaşanmışlıkların aynasıdır.

İbret: Lale’nin küçücük dünyasından yola çıkarak çığ gibi büyüyen içler acısı serüvenini paylaşıyor. Lale’yi sarmalayan dram sıra dışı ve İBRET doludur.

Tutsak: Zeynep “Bugün okulumun son günü” diyerek derin bir iç çekti. Nefesi sanki jilet kesiği gibiydi, nefes borusunu çizip kanatarak geçiyordu. Aldığı her nefes anne ve babasına uygulanan bu şiddetli baskıyı hatırlatıyordu. Ona ve ailesine yapılan bu baskılar onun kalbine zehirli bir ok gibi saplanmıştı.

Aşk Tutulması: Bereketli Çukurova’nın sarı sıcağı, başı dumanlı Toros Dağları’nın serinliği ve Akdeniz mavisi düşlerinin, portakal çiçeği hülyalarının çelik disiplinli özgün ve özgür sevdasının içselleştiği bu dizelerle, okurlarıyla buluşuyor..

Esaretten Kaçış: Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin en acı dolu sayfalarından biri olarak belleklerde yer alıyor. Bu savaşta sayısız insan, vatanları uğruna mücadele etti, birçok cephede tarifsiz acılar yaşandı. Tacettin ile Fatima’nın yollarının kesişmesi, onların umut dolu serüveninin bir parçasıdır. İnsanın sınırlarını zorlayan bu hayatta kalma öyküsü sayfaları çevirdikçe daha derin bir duyguya hapsedecek.