VEDA ZAMANI...

VEDA ZAMANI...

Bu haber 6083 kez okunmuş ve görüntülenmiştir.

Hırkaların, gülüşlerin, vedaların, yeniden başlamaların zamanındayız. Kendi başına ayrı bir mevsim olup, diğer tüm aylara kafa tutan EYLÜL 'ün koynundayız.

Islak tuzlu saçların, yanık tenlerin, "Ne çabuk geçiverdi" lerin demlerindeyiz.

Bir şeylerin sona ereceğini fark ettiğinizde, sonuna kadar tadını çıkarmak istersiniz ya, işte Eylül tam da öyledir.

Yeniden işe başlamanın, okula dönmenin, o eski sorumluluklara gömülmenin başlangıcıdır hatta çoğu için.

Kimbilir belki de çocukluk travmamızdır...

Siyah önlükle okuldan eve geldiğimde, üstümdeki formayı yırtarcasına çıkarıp o canım mayomu giyerek denize koştuğum aydır Eylül benim için...

Esasında güzel olan bir sürü şeyden vedalaşma zamanıdır ki o sebeple çokca hüzün barındırır kendileri...

Gitmelerin mevsimidir Eylül ... Ya bir şehirden, ya bir adamdan ya da bir evden gitmek gibidir.

Son balkon kahvaltılarıdır ...

Akşamları 90'ların yerli, yabancı parçalarını dinleyip, gençliğe dönüş demleridir. Tabii ki Sezen ve Alpay gecenin baş misafirleridir.

Ayağında parmak arası terlik, şort ve polarla mevsime direnme zamanıdır. Hele bir de parmak arası terlikle çorap giyerseniz, o kombin direnişin son halkasıdır işte...

Domatesli, biberli, mor soğanlı, taze naneli son yaz salatalarıdır Eylül. Turşular kurmaktır. Domatesle vedalaşmanın sizi derinden sarstığını anlayıp konserve yaparak ayrılığı ortadan kaldırmaya çabalamaktır.

Deniz kenarında okuduğun kitabın güneşte kuruyan sayfaları dır Eylül. Kışın kapağını açtığında güneş yağı damlasıyla beraber hatırladığın ve içinden "YAZ BİTMESEYDİ, HELE EYLÜL HİÇ" diye geçirdiğin andır.

Begonvillerle vedalaşma zamanıdır. Nara, portakala, mandalinaya selam durma zamanıdır.

Her sabah "Ohhh bugün de deniz şahane" diyerek güne neşeli başladığın aydır .

Yiğitliği elden bırakmayıp, her ne kadar üşüyerek ve titreyerek girsen de hala denize girebiliyor olmanın verdiği hazdır Eylül.

Ne de olsa uzatmaları oynadığının farkına varıp, her anın keyfinin çıkarılması gerektiğine inandığın zamanlardır.

Denizden sonra elinde kitabınla kestirebildiğin günlerdir.

Beyaz keten kırlentler ve sabun kokulu pikelerle pencereyi aralayıp uyuduğun son gecelerdir Eylül.

"KAÇ YAZIMIZ KALDI ACABA?" diye ister istemez düşünmeden edemediğimiz zamandır Eylül...

Kapanan panjurlar, SESSİZ balkonlar, başıboş gezen sahipsiz köpekler, akşamları birdenbire serinleyen havalar, terkedilişler zamanıdır Eylül

Geceleri balkonda pancar motorlarının denizdeki süzülüşlerini usul usul izlerken, "Bu kış nasıl geçecek ki?" diye düşündüğün zamanlardır Eylül

Kışlıkların içinden tek tük bir şeyler çekiştirmeye başladığın günlerdir. Bu durum çok ağırına gitse de kendini yavaş yavaş alıştırmaya başlamış olursun böylece ki her durumda şort, terlik, sandalet ve uçuş uçuş elbiselerle vedalaşmak çok zorludur.

Ve belki de Eylül, dualarının kabul olduğu ve bunların çoğaltılıp, parlatılarak kutlanması gerektiğini anladığın aydır...

Ve bence en mühimi EYLÜL, BİTMEYEN YAZLARDIR...

Velhasıl Eylül, hırkaların, hüzünlü gülüşlerin, seneye yaza demelerin, vedaların ayıdır ve öyle güzeldir ki içinize sokup sarılasınız ve hiç ayrılmayasınız gelir...

Fakat onun da gitme vakti gelmiştir işte...Yapacak bir şey yok.

O zaman "Nasipse seneye buluşmak dileğiyle" diyelim ve yola devam edelim...

Ebru BOZCUK

Eylül /2024

ETİKETLER :
KURUKAHVECİ

ÖNERİLEN HABERLER

YAZARLAR

23 NİSAN BANNER DEICMANN BANNER PEGASUS BANNER MG BANNER MC DONALD'S
POLİSAN CHAKRA ALIŞ GİDİŞ