Nerede O Eski Ramazanlar..

Nerede O Eski Ramazanlar..

Bu haber 3590 kez okunmuş ve görüntülenmiştir.

Ah nerede o eski iftar sofraları? Unutulmaya yüz tutmuş olsa bile halâ yerine getirilmeye çalışılan o devri ne yazık ki yeni kuşaklar yaşayamadı, eski ramazanları göremedi.

Ayların en güzeli kabul ettiğimiz Ramazan ayı içinde hazırlıklar öncelikle evlerimizde köşe bucak temizlik yapmakla başlardı. İlk sahura kalkacak ev halkı için sahur ve iftariyelikler için çarşıya gidilip Ramazan alışverişi yapılırdı. Mısır Çarşısı, Kapalı Çarşı, Eminönü'nü heyecan kaplardı.

Güzel İstanbul'um Huzur içinde..

Çok eski bir İstanbul semti ve doğduğum mekân Aksaray’daki camiler hep ilgimi çekmiştir. Muratpaşa Cami, Valide Sultan Cami, Selçuk Sultan Cami.,

Fatih Cami, Beyazıt Cami, Süleymaniye, Ayasofya, Yeni Cami, Çamlıca Cami, Kabataş Cami, Eyüpsultan, Mihrimah Sultan Cami, Küçük Ayasofya, Büyük Mecidiye Cami, Yavuz Sultan Selim Cami, Selimiye Cami... Hepsi İstanbul'un altın bilezikleri.. 

Galata Mevlevihanesi'nde ruhları dinlendiren Mey sesleriyle dans eden semazenleri hiç unutmuyorum.. O camilerin minareleri arasına gerilen Mahyalar Osmanlı’dan bugüne ulaşan geleneğini günümüzde de korumaya devam ediyor. Hatların arasına dizilen yağ kandillerinden oluşan mahyalar büyük ustalık gerektiren zanaat dallarından biriydi. Ve her gün yenilenirdi..

Kalabalık ailemle Muratpaşa Camii’nin sokağındaki ahşap konaklardan birinde yaşamımızı sürdürüyorduk. Bundan ötürü toplu iftar yemeklerine aşina olduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Her gece sahur vakitlerinde bu aile eşrafının birlikte sahuru karşıladığını da belirtmek istiyorum.  Ayrıca mekânların dışındaki İstanbul’un hemen hemen her semtinde toplu sahur masaları kurulur birlik ve beraberlik sahur gecelerine taşınırdı. Osmanlı dönemindeki oruç tutmaya niyet edenlerin sahur saatlerinde uyanabilmeleri için ramazan davulcuları sokak sokak dolaşarak maniler okurdu. Bu gelenek günümüzde de güncelliğini koruyor ancak eskisi kadar nostaljik bir espri taşımıyor.

İftar vaktinin gelmesine sayılı saatler kala sofralar hevesle hazırlanır patlayacak top sesine kulak kesilirdik. Ya da TRT İstanbul Radyosunda okunan ezan sesiyle oruçlarımızı açardık Semt sokağındaki taş fırında sıcak sıcak dumanı üstünde pişen ramazan pidesinin tadı hala damaklarımdadır.

Özellikle ailemiz kadınları tarafından yapılan ramazan pişileri iftar sofralarının başmisafirleriydi. Yanında pek çok meyvelerden sıkılarak yapılan şerbetin keyfini ne siz sorun nede ben söyleyeyim. Benim ailem Arvanutluk göçmenidir. Kadınlarımızın çoğunluğu mutfak kültürüne en yatkın olan kişilerdi. Babaannemin büyük titizlikle yaptığı Güllaç’ı ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. Ramazan ayı dışında pek satılmaz ama fırsat buldukça tatlıcı dükkânlarında rast geldiğimde bu nefsimi ara sıra köreltmeye çalışıyorum.

Ramazan birlik beraberlik ve dayanışma ayıdır. O zamanlar hali vakti yerinde olan tüm aileler yoksul ve yardıma muhtaç aileleri evlerine davet eder ve “Diş Kirası” denilen hediyeleri bu ailelere keselerin içinde gösterişsizce ikramda bulunurdu.  

İftar sonrası el ayak çekildiğinde herkes sahura kadar olan sürede ibadetle geçirir, genç yaşlı küçük büyük demeksizin camilere teravih namazına koşardı. Güzel günlerdi hepsi hatıralarımızda kalan.. Yeni jenerasyonun yaşayamadığı çok güzel ramazanlara şahitlik ettik. Doyasıya yaşadık o günleri.

Kim bilir kimlerin Hatıra defterlerinde mürekkebi solmuş bu dizeler saklıdır mürekkep sadece solar, akıllarımız en değerli düşünce hazinemiz olarak hatıralarımızı saklamaya devam edecektir.

Tüm dostlarıma bolluk, bereket dolu nice ramazanlar diliyorum.

Sağlıcakla kalınız..

ETİKETLER :

ÖNERİLEN HABERLER

DEICMANN BANNER PEGASUS BANNER MG BANNER MC DONALD'S PENTİ İÇ GİYİM
POLİSAN CHAKRA ALIŞ GİDİŞ