Buram Buram Tarih Kokuyor Lakin Şimdi Anılarda Yaşıyor..

Buram Buram Tarih Kokuyor Lakin Şimdi Anılarda Yaşıyor..

Bu haber 6947 kez okunmuş ve görüntülenmiştir.

İnci Pastanesi ve Profiterolün Hikâyesi Arnavut Kökenli Luka Zigoris’le başladı sadece 5 masası bulunan o dükkânda.. İstanbullu bu eşsiz ve ruhlara mutluluk veren o emsalsiz lezzetle işte bu mekânda tanıştı.. Kısa zamanda halkın en çok tercih ettiği lezzetlerden biri oldu..

15 yaşında İstanbul’a göç eden gençlerden biridir Bay Luka..  İrili ufaklı pek çok pastanede çalıştıktan sonra 1944 yılında Cercle d’Orient binasındaki 124 numaralı dükkanda kendi işletmesini açar. Bu arada Lucas Bey’in Emekli Sandığı’ndan kiraladığı dükkanda daha önce Atatürk’ün gömlekçisinin faaliyet gösterdiği dükkandır burası. Hal böyle olunca Lucas Zigoridis bu dükkâna ayrı bir özen gösterir.

O dönemde Taksim’den Tünel’e kadar onlarca popüler pastane bulunmaktadır. Bir yenilik yapmazsa rekabette yenileceğini anlayan arayış içindeki Luka Zigoris, içi kremayla doldurulmuş hamur toplarının üzerine çikolata dökerek hazırladığı tatlıyı İstanbulluların beğenisine sunar. Profiterol adını verdiği bu leziz tatlı kısa sürede şehirde efsane haline gelir.

Sadece İstanbul’da mı? Tabiki hayır.. Sesini ve lezzetini Dünya'ya duyurdu

Profiterolünün ünü ülke sınırlarını kısa zamanda aşar. Luka Zigoris verdiği bir röportajda o günleri şöyle dile getirmiş: “İlk günler çok zorluk çektik. Ancak ucu ucuna kurtarıyorduk. Doğru dürüst kâr yoktu yani. Kendim bir şey icat edip, bir de isim uydurunca çok iyi tuttu. Anlayacağınız profiterolün kendisi de adı da uydurma.” Lucas bunları söylese de profiterolün bir Fransız tatlısı olduğu iddiaları da yok değil. Ne var ki şimdi bu iddiaların hangisinin doğru olduğunun bir önemi yok. Çünkü adı profiterolle özdeşleşen İnci Pastanesi, İstanbul sosyal yaşamına damgasını vuran ve hâlâ ayakta kalan nadir mekânlardan biridir.

Ortası camlı ahşap kapısından adımınızı attığınız anda zamanın durduğunu hissedersiniz. İnci Pastanesi’ne girdiğiniz andan itibaren herhangi bir pastanedeolmadığınızı fark edersiniz. Henüz öğrenciyken Luka’dan iş isteyen Musa Ateş, “1960’dan bu yana burada çalışmaktayım. O zaman 12 yaşındaydım. İlk iş istediğimde Luka Bey ‘Öğrencisin, sana iş veremem’ diye beni geri çevirmişti. Ama daha sonra çağırdı ve ‘Sanat altın bileziktir’ diyerek pastacılığı öğretti. 1960 yılından bu yana buradayım. Luka Bey’i kaybettikten sonra da burayı aynen koruduk” “Beyoğlu beylerin gelip geçtiği bir yerdi. Kütüphaneler vardı, meyhaneler vardı, terziler vardı, sinemalar vardı. Ama ne yazık ki biz onları tek tek yok ettik. Bitpazarı malına kaldı şimdi Beyoğlu. Kütüphaneleri nerede, tiyatroları nerede, terzisi nerede, meyhaneler nerede, restoranlar, sinemalar nerede? Bu kültürümüzü yok etmişiz. 875 koltuğa sahip Emek Sineması nerede?”diyerek sitemkâr bir dille isyan eden Musa Bey İNCİ PASTANESİ. “Kendisi de adı da uydurma”

İnci Pastanesi’nin hikâyesi Arnavut kökenli Luka Zigoris’le başlıyor. 15 yaşında İstanbul’a göç eden Bay  Luka pek çok pastanede çalıştıktan sonra 1944 yılında Cercle d’Orient binasındaki 124 numaralı dükkanda kendi işletmesini açar. Bu arada Luka Bey’in Emekli Sandığı’ndan kiraladığı dükkânında daha önce Atatürk’ün gömlekçisinin faaliyet gösterdiğini belirtelim. Hal böyle olunca Lucas Zigoridis bu dükkâna ayrı bir özen gösterir.

Sol taraftaki tezgahın üzerinde bulunan tabaklar içindeki dizi dizi profiteroller daha yemeden gözünüzü şenlendirmeye başlar. Hemen arkasındaki duvarda yer alan raftaysa keklerden kuru pasta çeşitlerine pek çok ürün sıralanır. Tabii tezgâhın hemen yanında yer alan limonata standından bahsetmeden olmaz. Sol taraftaysa duvar dibine dizilmiş beş masa ve minik tabureler bulunur.

Evet sadece ve sadece 5 masalı İnci Pastanesi’ne girdiğiniz andan itibaren herhangi bir pastaneye girmediğinizi fark edersiniz. Tezgâhtan aldığınız profiterolünüzle masalardan birine ilişip bu eşsiz lezzetin tadını çıkarmaya başlarsınız. Ne var ki mekânın müdavimi olsanız da ilk kez geliyor olsanız da buranın farklı psikolojisi sizi etkiler. Profiterolünüzün tadını çıkartmak için oturup sohbet ederek vakit geçirmek isteseniz bile daha sonra gelenlerin ayakta kalmasına sebep olacağınızı düşünüp, bir an önce masayı boşaltmak için özen gösterirsiniz.

Çünkü hissederseniz ki burası uzun uzun sohbet edebileceğiniz, dostlarla keyifli vakit geçireceğiniz bir pastane değildir. Sadece profiterol yemek için İnci’ye uğrarsınız ve buna değdiğini görürsünüz. Mekânın bulunduğu Cercle d’Orient (Serkldoryan diye okunuyor, Türkçesi Şark Kulübü) binası tamamen yıkılmış durumdadır.

875 koltuğa sahip Emek Sineması nerede?” Hepsini korumamız gerekirken bir tarihin yok olmasına tanıklık etmişiz. Rant hırsı mı, bilinçsizlik mi adına ne dersek diyelim koruyamamışız. Ne diyordu Mehmet Akif Ersoy; "Gel yıkalım şu Süleymaniye'yi desen iki kazma kürek iki de ırgat gerek. Hadi gel yapalım geri şunu desen bir Sinan gerek birde Süleyman…

Bazı değerler belki silinip gider ama yaşayan tarih bunu altın sayfalarından birine mutlaka not eder..

Şermin Uysal

27.11.2023 

ETİKETLER :
KURUKAHVECİ

ÖNERİLEN HABERLER

YAZARLAR

23 NİSAN BANNER DEICMANN BANNER PEGASUS BANNER MG BANNER MC DONALD'S
POLİSAN CHAKRA ALIŞ GİDİŞ